Dr.Hurç “Ermeni Soykırım Yalanı”
ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 olaylarına ilişkin yayımladığı mesajındaki “sözde soykırım” ifadesini kullanmasının ardından Türkiye’den çok büyük tepki aldı.Biden’a bir tepkide 10 Yıl Göksun Belediye Başkanlığı yapan Dr.Ramazan Hurç’tan geldi.Ermeni soykırımı hakkında bir yazı kaleme alarak,Türk milletine atılmak istenilen suçları aslında Ermeniler ’in yaptığını, ABD başta olmak üzere farklı ülkeler ise bunu siyasi hesaplar uğruna çarpıttığı ve kabul edilebilir bir durum olmadığını belirten yazısı şöyledir.
Dr.Hurç”Tarihin en nankör milletlerinden biri Ermenilerdir. Ermeniler on birinci yüzyılda Anı şehrini Bizans’a vererek Anadolu’nun içlerinde iskân edildiler. Burada Bizans’ın inanılmaz baskısı ile karşılaştılar. Bizans Ortadoks monofizitleri Ermenileri zorla din değiştirmeye zorladılar. Kabul etmeyenlere akıl almaz işkenceler yaptılar. Hatta kabul etmeyenlerin ağızlarına eritilmiş kurşun döktüler. Bu din değiştirme işkenceleri yetmiyormuş gibi kaldıramayacakları ağır vergiler de yüklediler. Bizans’ın din değiştirme zorlamaları ve ağır vergi baskıları altında ezilen Ermenilerin imdadına Türkler bir kurtarıcı gibi yetişti.
Selçuklu Türkleri Bizanslıları Malazgirt’te yenerek yıldırım hızıyla Anadolu’yu kısa zamanda topraklarına kattılar. Bizans’ın din değiştirme baskıları ve ağır vergilerinden bıkan Ermeniler Türklerin müşfik kanatlarına sığındılar. Böylece Türk-Ermeni milletleri Ondokuzuncu yüzyılın sonuna kadar kardeşçe yaşadılar. Bir ihsan olarak Fatih Sultan Mehmet İstanbul’da Ermini Patrikhanesini kurdurdu. Ne zaman ki İngiltere, Fransa ve Rusya bunlarının hamiliğine soyununca Ermenilerin şîrâzesi bozuldu. Hınçak, Taşnak ve benzeri terör örgütlerini kurarak bağımsız devlet kurma sevdasına düştüler.
İkinci Abdülhamid’e suikast düzenlediler. İkinci Meşrutiyet’te İttihat ve Terakki’yi desteklediler. Osmanlı Mebusan Meclisi’ne 14 milletvekili girdirdiler. İktidarla iyi ilişkilerin olduğu bir dönemde boş durmadılar. Çoğunlukta oldukları illerde hızla teşkilatlandılar. Bir yandan İtilaf devletleri ile açıktan ilişkiler kurarken diğer yandan gizlice örgütlendiler. Osmanlı’nın Çanakkale, Kafkaslar, Galiçya, Kanal, Suriye-Filistin, Hicaz, Yemen ve Basra cephesinde açılan savaşları fırsat bildiler. Onların devlet kurmaları için zemin çok müsaitti. Dostları dış cepheden saldırırken kendileri arkadan silahsız halkı vuracaklar, ülkede kaos meydana getireceklerdi.
Osmanlı istihbaratı Ermenilerin isyan edeceği haberini alınca 24 Nisan 1915 Cumartesi gecesi Ermeni komite merkezlerini kapattı, belgelere el konuldu ve elebaşları tutuklandı. Yakalanan elebaşlarının bir kısmı sorgulanmak üzere tutuklandı. “Casusluk ve hainlikleri belli olan köyler ve kasabalar” çıkarılan Sevk ve İskân Kanunu ile ülkenin bir yerinden daha güvenli bir bölgeye gitmeleri için tehcire tabi tutulmuşlardır. Bu tehcir yeni uygulama yöntemi değildi. -Örneğin Hz. Ömer döneminde Necran Hristiyanları ile Hayber Yahudilerini anlaşmalara uymadıkları ve anarşi çıkardıkları için ülkenin başka yerlerine iskân için sevk edilmişlerdir.- Bunun gibi Maraş ve Zeytun Ermenileri Konya’ya; Çukurova Ermenileri ise Halep’in güneyi ile Deyr-i Zor ve Urfa’da iskân edilmişlerdir. Tehcir sırasında muhacirlerin güvenliği, iaşe ve ibatesi devlet tarafından karşılanmıştır.
Tehcir geçici bir süre içindi. Osmanlı Birinci Dünya Savaşını kaybedince tehcire tabi tutulan Ermeniler 1919 baharında gerek silah ve cephane ve gerekse ekonomik yönden daha da güçlenmiş olarak geri dündüler. Bir kısmı hamileri İngiliz ve Fransız orduları içinde lejyoner olarak bulunuyordu. Böylece Ermenilerin aradığı fırsat doğmuştu.
Ermeni çeteleri tedhiş hareketine bütün hızlarıyla başladılar. Ellerine geçirdikleri Türkleri kadın-erkek, yaşlı-çocuk demen katliamlarına başladılar. Örneğin Saimbeyli’ye pazara giden 217 Türk köylüsünü esir olarak almışlar, istedikleri zaman içinde kendi yandaşları birkaç kişi hariç diğerlerini kısım kısım hunharca öldürmüşlerdir. Haçin’de o dönemdeki sekiz mahalleden biri İslam Mahallesi idi. Bu mahallede oturanların çoğunluğu Haçin’de çalışan memurlardan oluşuyordu. Toplam 150 hane idi. Bu mahalleden olup da kaçamayanların tamamı çoluk-çocuk, kadın-erken tamamı şehit edilmiştir.
Haçin/Saimbeyli’de Ermenilerin yaptıkları zulümlere yürek dayanmaz. Genco Çavuş’u dut ağacına bağlayarak herkesin gözleri önünde diri diri yüzerek öldürmüşlerdir. Kadınları, makam ve meşrebine bakmaksızın işkence, iğfal, teşhir ve her türlü eziyete tabi tutmuşlar, hamile kadınların karınlarına süngüler sokarak öldürmüşler, çocukları mağaraların tavanlarına diri diri çivileyerek öldürmüşler. Hepsinden daha da acısı Müslüman Türk çocuklarını kaynar kazanlarda kaynatmışlar, annelerine “kuzu eti” diye zoraki yedirmişlerdir.
Halka adalet dağıtan adliye personelinin tamamı şehit edilmiştir. Bu şehit edilenler arasında Ordinalist Prof. Dr. Mükrimin Halil Yinanç Bey’in babası Kadı Halil Kamil Efendi ve annesi Ayşe Hanım, Yarpuzlu Başkâtip Hacı Mustafa Efendi ve bütün personeli şehit etmişlerdir.
ABD başkanının ve hür dünyanın öncelikle Türklerin soykırım yaptığı yalan savlarına değil de koruyup kolladıkları Ermenilerin vahşetlerine Saimbeyli özelinde baksınlar. Saimbeyli bunun en yakın örneğidir.
ABD’nin Kıbrıs’ta, Girit’te ve Yunanistan’ın değişik yerlerinde üst kurmaları kanımca ne Çin ve Rus tehdidi içindir. Amaçları Türk milletine ve Türk devletine yönelik olduğu asla göz ardı edilmemelidir. Stratejik yerlerimiz en ciddi şekilde korunmaya devam edilmelidir. Çünkü “Su uyur, düşman uyumaz.” gerçeği göz ardı edilmemelidir. Batılı güçler göz koydukları ülkeler için Irak özelinde olduğu gibi önce bir yalan uydururlar, arkasından da kamuoyu oluştururlar ve hedefe doğru yürürler. Bu yalanlarında da böyle planların olduğu unutulmamalıdır.
Ermeni diyasporası Amerika Birleşik Devletlerini yalanlarına inandırmışlardır. Gerek Ermeni diyasporası ve gerekse Ermini milliyetçileri çalışmalarına hız kesmeden devem etmektedirler. Bunların ülkemiz içinde de gizli de olsa faaliyet yürütebilecekleri asla göz ardı edilmemelidir. Sözde bazı siyasilerin demokrasi adı altında bir takım yaldızlı sözler söylemeleri bizi asla aldatmamalıdır. Bu tür insanların ruh köklerine bakılmalıdır. Onları bu yaldızlı sözleri söylemeye iten demokrasi mi, yoksa ruh kökü müdür? Ülkemizde yaşayan Ermenilerin Türk milleti ile kader birliği yapanları tenzih ederim. Ama hainlerin olduğu da asla unutulmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak; Türküyle, Kürdüyle, Alevi’si ve Sünni’siyle bizi mandacılığa itmek isteyenlere karşı tek yumruk olduğumuzu göstermeliyiz. Bütün siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler ve diğer kurumlar Amerika Birleşik Devletlerinin Ermeni soykırım yalanına en sert tepkiyi bir bildiriyle de olsa göstermelidirler.
Tarihe not düşmek adına bazı gerekçelerle de olsa Feke’ye nakledilen Şehit Saimbeyli Adliyesi sembolik de olsa yeniden eski yerine taşınmalıdır. Adına “SAİMBEYLİ ŞEHİD ADLİYESİ” denilmelidir. 1920 yılında şehit olanların anısına bir kitabe yapılmalıdır. Halk ermeni vahşeti hususunda daima uyanık bulundurulmalıdır. Ermeni soykırımını iddia edenlere tarihi belge olarak sunulmalıdır.
Saimbeyli’de Ermeni zulmünün giderilmesinde çok büyük yararlılık gösteren Göksunlu çetelere minnet ve şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.
ABD Başkanının Ermeni “Soykırım” yalanını telin ediyor, hür dünyayı da daha duyarlı olmaya çağırıyorum.”